Bugünlerde kendimi yalnız hissediyorum,hani kimse yanımda yokmuş gibi.Okulda çok yakın bi arkadaşım yok,okulda değil hiçbi yerde yakın bi arkadaşım yok.İçimi dökebileceğim beni anlayacak yanımda olacak bi dostum bile yok.Herkes çok samimiyetsiz geliyor artık.İşi düşünce geliyolarmış gibi hissediyorum yanıma.Fakat bu his çok iğrenç bi his.Umarım bi gün gerçekten yanımda olacak bi arkadaşım olur.Yalnız olmak çok kötü mesela.Okulda öğle arasında kantine gidiyorsun alıyorsun yiyeceğini,tek başına masada oturup yiyorsun,bitiyor zaten 10 dakika sonra.Peki sonra ne yapacaksın? Sıkılıyorsun,konuşabileceğin zamanını geçireceğin kimse yok yanında.Tezat davranan insanlar var etrafımda,kırıldığımı anlamayan insanlar var.
Sıkıldıkça yazarım buraya da bişeyler.
1 Mayıs 2013 Çarşamba
20 Nisan 2013 Cumartesi
Bir gün parmakları parmaklarımın arasındaki boşlukları asla dolduramayacak bir adama aşık oldum.
Sesim, beynimle çatışma içinde olan hislerimin avuçlarını boynuma dolayıp usulca sıkmasının ardından, bir daha çıkmadı. Sessiz kaldım. Sessiz kalırken bir şeyleri anlatmaya çalıştım. Kimse anlamayacaktı, biliyordum. Kimse duysun dahî istemiyordum.
Elinden tutup ‘gel’ diyemiyordum. Ellerim, tenine dokunduğu an tamamen yok olacağımı biliyordum. Hem çok yakınımda nefes alıyor hem de kilometrelerce uzaklara bakıyordu. Nasıl başardığını bilmiyordum ama o kahramanım oluyordu.
Gökyüzünü içiyordu bakışları. Gözlerinin beyazında uçuşan kuşlar görüyordum. Sonsuzluk kelimesine bir anlam buldum diyordum kendi kendime.
Asla ‘gitme’ diyemeyeceğim bir adamı seviyordum. Hiç gelmeyecek bir adamı düşlerime misafir ediyor, zihnime yatırıyor, geceleri dudaklarımın arasına gizlediğim adını içimden binlerce kez tekrarlayarak uykuya dalıyordum.
Nefes alışı bile farklı geliyor, kendime aradığım hayat iksirini bulduğumu söylüyordum.
Uzaklara baktığında ne düşündüğünü asla bilmek istemediğim aynı zamanda ölümüne merak ettiğim bir adamı seviyordum.
Sonsuz bir sadakatle hayaline bağlıyordum kendimi. Kendi hikayemin baş kahramanı olduğunu izlerken onun başka hayatların başrolünde olmak istemesine razı geliyor, yine de ona kızamıyordum.
O her istediğini elde edebiliyorken ben elde edebileceğim her şeyi onun için elimin tersiyle itip belki bir gün dediğim hayallerimle şehrin sokaklarında dolanıyordum.
O anda ne yaptığını bilmediğim halde içimde sıcaklığını hissettiğim için gülümsüyor; yine seviyordum.
Üzerinde yürüdüğüm hayal kırıklıklarına rağmen onu düşününce her şeyi unutuyordum.
Bir adamı seviyorum.
Karanlık kış gecelerine benziyordum, o sarı saçlı sonbaharlar arıyordu.
Hiçbir zaman benim olmayacak, farkıma varmayacak bir adamı içimde büyütüyorum. Gözlerinin tam içine baktığımda kendimi göremediğim bir adamı seviyorum.
9 Kasım 2012 Cuma
“Hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz acaba?
Konuşarak bile anlaşamazken hem de. Çığlıklar atarken birbirimizin yüzüne, dinlerken ama duymazken karşımızdakini. Şimdi, hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz?
Cümleler kurarken ben sana, sen sadece bir el hareketiyle, bir dudak büzüşle, bir bakışınla cevap verebilir misin bana? Peki ya ben, hem dudakların, hem dilin, hem de kelimelerin olabilir miyim ki?
Sana büyük bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden. Gözlerinle kızmandan korkuyorum, sana bakmaktan ama seni anlayamamaktan. Anlatmandan ama anlayamamaktan korkuyorum. Kavga edememekten, kahkaha atamamaktan birlikte. İçimde kelimeler biriktirmekten korkuyorum. Söyle şimdi yüreğinle, hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz gözlerinle.”
-Başka Dilde Aşk
24 Ekim 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)